15 Mart 2014 Cumartesi

Akşam üzeriydi ve huzursuz bir cumartesiydi. Sigaramı yaktım ve dumanı izledim. Sessizce zamanın akışına bıraktım kendimi. Sonra bir bira kutusu buna eşlik etti.

1 Haziran 2012 Cuma

Ateş

Yanan mumlara baktım. Tıpkı geçmiş yüzyıllarda olduğu gibi çevreyi aydınlatıyorlardı... Sigara dumanıyla birleşen ateş; önümde su bardağında duran ucuz viski. Sessiz çığlıklar işttim, karanlığı hissettim. Acı çektiği suratından belli yaşlı bilgeyi gördüm. Bana baktı, gülümsedi.

Soru işareti?

Kendimi mi kandırıyorum; yoksa, hislerini yitirmiş veya buna zorlanan ya da gün geçtikçe acı dozajı artan bir insana mı dönüşüyorum?

11 Nisan 2012 Çarşamba

Endonezya'da 8,7 şiddetinde deprem (11 Nisan 2012)

Her zaman yaptığım gibi, günün ilk hareketi olarak elektronik postamı kontrol ediyorum. Milliyet gazetesinin günlük bültenindeki bir haber dikkatimi çekiyor ve hemen tıklıyorum. 8.7 şiddetindeki depremi ve sonrasını merak edip sayfaya yönlendiriliyorum. Derken, şöyle bir şey görüyorum: Büyükelçilik'ten haber gelmiş ve Türk ölü ya da yaralı yok; bu nasıl bir zihniyettir; Türk olsa ne olur, başka bir memleketten olsa ne yazar, insan, insandır; hele ki böyle durumlarda ırk, dil, din ayrımı asla yapılmamalı... Dünya üzerinde olan bir depremi bile, kendi ırkına mal eden bir zihniyeti hiçbir zaman anlayamadım. http://dunya.milliyet.com.tr/endonezya-da-8-7-siddetinde-deprem-/dunya/dunyadetay/11.04.2012/1526905/default.htm

29 Mart 2012 Perşembe

Gelişigüzel

Bundan beş yıl önce dinlediğim bir parçayı hatırladım; önce adını ve söyleyen kişiyi bulmaya çalıştım. Aklıma bir kaç ipucu geldikten sonra, biraz zor da olsa, bulabildim aradığım parçayı. İlk dinlediğimde, henüz rock, hard rock gibi müzik türlerinden çok da uzaklaşmadığım ama kopma noktasına geldiğim bir dönemdi. 2007 yılından bahsediyorum, aynı zamanda hayatımda başka gelişmeler de oluyordu. Hep aynı kalacak değildi elbette... Kendi ailemden görmüş olduğum örnekten dolayıdır belki de; ilişkilere ve evliliğe her zaman uzaktım, hem de çok! İlk kez bir insanla bunu deniyordum; zorlanmıştım, ama güzel yanları da yok değildi. İnişli çıkışlı olmayan ve seyri belli bir ilişkiye kendimi bırakmıştım. Ortak noktaların azlığına rağmen, evet; çok sevdim, hem de çok!!!. Her zaman kendimden çok, kadınımı düşündüm, onun iyiliğini istedim. Hayattan zaten çok da amacı olmayan, genç yaşta yarı kaybeden biriydim nasıl olsa... Anlaşılmak ya da anlaşılamamak ve bunlardan yakınmak gibi derdim de olmadı hiç bir zaman. Kısa kesiyorum. Fazla yazmaya bile değmez çünkü. Ben her zaman arkasında durmam gereken şeylerin arkasında yıllarca durdum. Pişman olacağım bir şey ya yapmam, ya da yaptığım hiç bir şey pişman olmamaya çalışırım. Yalnız kalsam da olur, kalmasam da; bundan sonra hiç ilişkim olmasa da yaşayabilirim. Birini ya da insanları, dostları, kalabalık ortamları aramam açıkçası. Düşündüğüm zaman, ben fazla hatamın olmadığını düşünüyorum. Bu yazıyı da da bir iç rahatlatması olarak karalıyorum. Bunu yapmam gerekiyor çünkü, içim içimi yiyor bazı şeylerden dolayı. Her zamanki gibi, korkakça ve arkamdan sertçe vurarak, konuşmaktan ve hesaplaşmaktan kaçan bir insan bundan çok daha fazlasını hak ediyor açıkçası. Hiç bir şey yapmadım ya da söylemedim. Yapmadıysam, o yine benim terbiyemdendir. On yıl sonra dediklerimi ve beni çok daha iyi anlayacak ama iş işten geçmiş olacak. İstesem, sayfalarca yazabilirim, yazmaya gerek bile yok. Bu kadarı bile beni rahatlattı. Bu parçayı bundan yaklaşık iki sene önce dinlediğimde, bana aşık ve çok seven, dünya üzerindeki en tatlı kara kedi ''Ceres''i kaybetmiştim. Yedi ay önce de bir başka önemli varlık hayatımdan çıkmıştı. Ama öyle, ama böyle... Sevmekten, kendinden, hayattan, ölümden, maddi ve manevi güçsüzlükten ve en önemlisi yalnızlıktan korkan, korkak!! Yine yalnız kalamadın işte, hayatın boyunca hataların hep bu yüzden gerçekleşti, aynı hataları yapmaya devam et sen. Yıllar, sana şırrak! diye çok ağır bir tokat armağan edecek, hem de çok yakında... Sen heavy metali, David Lynch'i, David Cronenberg'i 35 yaşında öğrendin, ben ise çoktan yalayıp yutup, başka şeylere başlamıştım. Woody Allen'ı beraber izlerken gülüyormuş gibi yapıp, yıllar sonra, gülmek ne kelime, henüz kavrayamadığını, anlayamadığını bile söyledin; hem de benden ayrıldıktan sonra... Her şeyi nasıl tahmin edebiliyorsun, nasıl tutturabiliyorsun diye soruyordun ya; işte bu yüzden eski dostum, bu yüzden. Sen evinde mışıl mışıl uyurken, ben hayatı önce sokaklarda acı/kötü tecrübelerle, küçük yaşta edindiğim uğraşlarımla, merakımla ve okumakla ve en önemlisi düşünerek senden çok önceleri başladım hayatı çözümlemeye... Sen ise, hiçbir zaman bunu ne anlayabilirsin ne de çözebilirsin. Hadi yavrum. Sana artık güle güle deme vakti. Altı yılımı zaten almıştın, korkakça ve adi bir şekilde kaçışınla da bir yedi ayımı daha yedin canım. Artık seni hayatımdan çıkartıyorum canım, tamamen! NOT: CERES!! Sevgili kedim, seni hiç bir zaman unutmayacağım, şu an ağlıyorsam senin içindir bebeğim. Yine Dreaming çalıyor ve yine sen yoksun oğlum. Keşke, yanımda olsan ve benimle kendine has o kedi dilinle konuşsan; sadece bana ve kardeşime yakınlık gösteren, dünya ötesi varlık. SENİ ÇOK ÖZLEDİM! Ceres!!!!!!!! on Twitpic Ceres on Twitpic Ceres(Gördüğüm,tanıdığım en güzel kedi sensin ve öyle kalacak... on Twitpic

14 Mart 2012 Çarşamba

VAURA- SELENELION 2012

Özellikle son 1 haftadır dinledikçe daha da keyif aldığım gruplar içinde kesinlikle Vaura geliyor. Grupla tanışmam 1-2 ay öncesine kadar dayanmakta fakat kısa sürede sardı diyebilirim...
Experimental, Post Rock, Avantgarde türlerinde sınıflayabileceğimiz Kayo Dot grubunun kurucusu Toby Driver (Secret Chiefs 3 grubunda da Bas çalıyor) ve arkadaşlarından oluşan yeni grup, müziklerini dinletirken oldukça çeşitli öğeler sunmakta bizlere...
Ara ara karanlık rock, ara ara post black ve ara ara da post rock tür ve türevleriyle karşılaşacağımız grubun 2012'de çıkarmış olduğu güzel ve karanlık bir parçaşıyla yazıma son veriyorum. Vaura- Souvenirs :

23 Ekim 2011 Pazar

OXBOW- OVER

Oldukça sıradışı ve etkileyici bir sahne performansına sahip Oxbow grubundan Over adlı parça...
- 2011 La Villette Sonique.

14 Ocak 2011 Cuma




İçki konusunda yasaklar, Muhteşem Yüzyıl adında izlemediğim ayrıca; izlemeyi düşünmediğim bir dizi hakkında çıkan eleştiriler, Bilgi Üniversitesi'nde tez için hazırlanan porno film, Başbakan Erdoğan'ın bir heykel için ucube demesi, seçime yaklaşırken çeşitli dedikodular...


Sansür, zihniyet farkı, geri kafalılık ve bunun gibi şeyler son bir kaç hafta içinde meşgul etti gündemi...


Ben, onu bunu anlamam; 90'lı yılların ilk yarısında ve son dönemlerine doğru erotik filmleri, geceleri pek de sahneleriyle oynamadan, sansür edilmeden ve kesilmeden izlediğimi rahatlıkla hatırladığım yıllardı. Sansür varsa, bence bu konu tartışılmalı. Bu sansürü sadece Akp zihniyetine de bağlamıyorum aslında. Özellikle 1998, 1999 ve 2000 yılından sonra Akp'den de önce toplum muhafazakar bir hale geldi. Akp ile tavan yapan dini duygular ve egemenliğini ele alan dindar kesimin sesi yükselmeye başladı; Akp kendi kadrolarını atadı devletin çeşitli kesimlerine buna da tamam... Dediğim gibi; Akp öncesi başlayan bu otosansürcü zihniyet, Akp sonrası ve özellikle son yıllarda inanılmaz bir boyuta geldi. Youtube'in yıllarca kapalı kalması, tekrar açılıp kapanması vs. daha neler neler...


1996 yılları benim ergenliğe yeni adım atmaya başladığım yıllardı; çok da erotik sayılmayacak bir filmi çokça izledim denebilir. Ve Tanrı Kadını Yarattı filminin 1988 versiyonu cuma ya da cumartesi geceleri Showtv'de kırmızı noktalı olarak yayınlanıyordu.

Geçen gün öğleden sonra 15:00 sıralarında moviemax stars kanalında bu filme rastladım. İzlemeye başladım. Daha çok müzikleri benim hoşuma giderdi zaten. 90'lı yıllarda ilk bir kaç izlememden sonra filmin kesintiye uğradığının farkına varmıştım. Filmlerin genellikle yönetmen sanatı olduğuna inandığım için, bir sahnenin kesilmesi oldukça sinirlendirebiliyor...

Moviamax'te yayınlanan, öğleden sonra kuşağında hem de; filmde neredeyse hiç bir sevişme sahnesi yoktu. Madem bu filmi vereceksin, bu saatte yayınlama 1!

Para verip özel kanal izliyoruz; bırak da izleyelim filmin aslını 2!

Filmde kestiğiniz sahneler sayesinde kopukluklar oldu, farkında mısınız? 3!

Bence yıllardır asıl sansür tv. de ve internette yapılan sansürdür; biz Kemal Sunal filmlerini bile küfürleriyle izleyen bir jenerasyondan geliyoruz. Artık sigara içen kişinin sigarası bile flulaştırılıyor...


Daha fazla yazmama gerek yok sanırım!!!

Ve Tanrı Kadını Yarattı filminde yer alan 80'lerde meşhur olmuş, Atlantic Records etiketiyle çıkan bir parça sizlerle, iyi dinlemeler...



7 Aralık 2010 Salı

Axis Trio: Eh-Che-Ka




The Milk Factory sitesinde gördüğüm deneysel jazz grubu Axis Trio...

The Milk Factory sitesini de mutlaka tavsiye ederim. Güzel ve kaliteli müzikler keşfetmek için ideal bir site. İyi dinlemeler...



http://www.themilkfactory.co.uk/st/2010/12/axis-trio-anthem-accretions-records/

30 Eylül 2010 Perşembe

Electronic Noise Controller-Deviation

Electronic+Noise+Controller+IMG_1911
Experimental-Electronic tarz dinleyenler ve sevenler için kaçırılmaması gereken üst düzey bir parça olduğunu söyleyebilirim.Sanatçının Minor Tapes adlı 2010 yılı albümü Last.FM üzerinden de tamamiyle ücretsiz olarak indirilebilmekte.Deviation adlı parça için link:
http://www.last.fm/music/Electronic+Noise+Controller/_/Deviation

25 Eylül 2010 Cumartesi

24 Eylül 2010 Cuma

Tophane krizi


    Yüzde 42'ciler, yüzde 58'cileri suçluyor. Mahalle baskısı var diyorlar...

Sonuçta burası büyük bir şehir; İstanbul'un güzel yerleri de kimselere kalmadı. Beyoğlu'nu düşünün bundan 30 sene önce rezalet bir yermiş. Cihangir'i düşünün travestiler yüzünden kimseler gitmiyormuş. Şimdi ise, bambaşka bir boyuttalar. Ne yazık ki, elden gelen bir şey yok. Tarlabaşı da değişecek, Tophane de...

     İki tarafın da memnun bir şekilde razı gelmeleri gerekiyor. Bu kentsel dönüşümü yaşamak durumdundayız. İki taraf da birbirine saygı duymak zorunda. Kavga ile dövüş ile bir yere varılmaz. İstanbul'un fakir ve varoş semtlerinden sayılan bu yerleşim birimleri; aslında İstanbul'un en önemli yerleri. Balat, Tarlabaşı, Tophane vs. buralar zamanla değerlenecek ve rağbet görecektir. Buna şaşırmamak gerekiyor. Her şeyi hükümete ve AKP iktidarına da atmak da yanlış bence. 8 yıldır iktidarda olan bu hükümet, İstanbul'un gelişmesi için elinden geleni yaptı ve yapıyor da... Kızdığımız ya da beğenmediğimiz tarafları olabilir. Ama, yiğidi öldür, hakkını yeme demişler. İstanbul, 10 sene sonra bambaşka bir hale bürüncektir. Tünel, Karaköy, Şişhane, Dolapdere, Tophane, Çukurcuma ve aklıma gelmeyen yerler İstanbul'un gurur kaynağı olacaklardır. 

 


15 Eylül 2010 Çarşamba

14 Eylül 2010 Salı

Killing Joke-Ghost Of Ladbroke Grove_(2010)

Killing Joke
Uzun zamandır herhangi bir paylaşım için bulunmadığımdan dolayı sıkıntı çekiyordum ve sonunda bunu Killing Joke'un 2010 albümünden Ghost Of Ladbroke Grove adlı parçasıyla bozma niyetine girmek istedim...Parça oldukça soğuk,içten ve sizi derinlere taşıyabiliecek özelliklerde.Buradan buyrun:)

2 Ağustos 2010 Pazartesi

Mylene Farmer - Fuck them All


    Fransa'nın Dünya'ya armağanlarından Mylene Farmer ve Fuck Them All isimli çalışması...

Bu kadın gerçekten hissiyatı yüksek parçalar yapıyor ve insanı kolaylıkla kendine çekip, etkileyebiliyor. 


http://www.myspace.com/mylenefarmer




29 Mayıs 2010 Cumartesi

Umay UmAY - Düşmedim Daha



      Çocukuluğunu ve gençliğini 90'lı yıllarda geçirenler için tanıdık bir isim olabilir Umay Umay...

Türkiye şartlarında 1997 yılı için oldukjça radikal ve yenilikçi bir albüme imza atan Umay Umy'ın albümünden klip parçasını burada paylaşmak istiyorum..


  Oldukça depresif bir müzik ve karamsar sözlere sahip parça oldukça etkileyici.. 13 sene önce ülkemiz standartlarında yapıldığını düşünürsek alkışı hak etmiyor değil...


11 Mayıs 2010 Salı

Tekrarlar..



Yine terketmem gereken bir mekan

boşaltmam gereken duygular

ve

yine gidiyordum ben


Ben bir kaybedendim

Hep sevilen

İlginç olan

ama

Hep terkedilendim


Bir kaybedendim ben

Yalnızlığa alışık olmam gerekirdi

İnsanları umursamamam

sadece içki yanımda oldu bugüne kadar


Bir kaybeden 

gitmesi gerektiği anı bilir ve ardına bakmadan 

giderdi

Öyle yaptım


Hayatın beni nereye savuracağını 

bilmeden 

gidiyorum şimdi


Yeni bir macera

Zorlu ve değişik bir hayat

Bu sefer hangi hikayeleri

dinleyeceğim

onu bilmiyorum


nereye gittiğini 

bilmeden

yeni bir oluşuma gidiyordum artık

Hesap yapmadım hiç


Bundan sonra da yapmamalıydım

Uzun yollar

boş içki şişeleri

sürekli içilen lanet sigara


Sokakta bir kaybeden ya da berduş

görünce sakın korkmayın

Onun da mutlak bir hikayesi vardır

Doğruları ve yanlışları da


Ben çok berduşlar gördüm

Kaybedenler tanıdım

Tahmin etmeyeceğiniz 

sohbetler dönüyordu aralarında


Ama

Şişe her zaman olurdu

olmalıydı da 

O olmadan bu boktan hayat çekilmiyordu doğrusu


Şimdi ben gidiyorum

nereye gittiğini bilmeden 

Yanımda şişe ve sigara paketi olacaklar bunu biliyorum

Onlar da bazen olmayabiliyorlar


Genç insanlara bi tavsiye

kendinizi yalnızlığa alıştırın

Çünkü

bir gün mutlaka yalnız olduğunuz durumlar olacak

ya da

gerçekten yalnız kalacaksınız





   

10 Mayıs 2010 Pazartesi

Charles Bukowski-En iyi dostum



          En iyi dostum

Pansiyon farelerinin marş müziği eşliğinde

sürüklerken 

mukavva bavulumu

ya çok sıcak olurdu hava

ya da dondurucu soğuk


ve hatunlar

dolar savaşçılarına aşıktılar

ve ben eyalet eyalet 

dolanıyordum mukavva bavulumla

Teksas,Arizona,Louisiana,Georgia

Florida,Güney California...


Yemiştim kafayı 

iptaldim

aşikar olanla yüzleşemiyor

kirli şişelerin üstünde

cin içip

alkole alıştırıyordum 

tahta kurularını


intihar planları yapıyor ve 

çuvallıyordum,

üçüncü sınıf işlere girip

çıkmaya başladım ve

umursamayan ve benden daha zeki

birilerinin paramparça ettiği

hedeflerdi sanki

saatler


Tanrı'ya gidemezdim 

beni kurtarması için

ama Tanrım ne biçim

devirdim şişeleri


hiçliğin nehrine akan 

yüzlerce

şişe


ve içkinin kötülükleri üstüne

dilediğinizi söyleyebilirsiniz

ama onsuz hayata katlanamazdım

sıçan gözlü ustabaşlarına


tatil ve sigorta 

ile yetinen

işçilere


köleliklerinin farkında

olmadan 

kendilerini şanslı sayan

adamların 

esaretine


şişe

sadece şişe

ve şişeler sayesinde

katlanabildim 

her şeye


gün boyunca

tekrar odama döneceğim

geceyi düşlerdim

ayakkabılar çıkartılmış

karanlıkta 

yatağa uzanılmış

şişenin kapağını açıp

o ilk yudumu almak


kokuşmuşluğu 

çürümüşlüğü

üstümden atarak

bir sigara yakar,

duvarlara ve ayışığına 

aşık,

bu pis oyunu içime çektikten sonra

uzağa üfler

ve şişeye uzanırdım

gene


zayıf değil

ama güçlü:


sıkı bir yudum alıp

şişeyi yere bırakarak


herkesin 

olasılıkları

altetme

yöntemi

farklıdır.


Charles Bukowski,Bana Aşkını Getir,Parantez yayınları

sayfa:176

15 Şubat 2010 Pazartesi

Erkin Koray - Akrebin Gözleri


   Erkin Koray'ın değerini son yıllarda daha da iyi anlıyorum..Ülkemizde saygıdan dolayı sevildiğini de biliyorum..Aksine Dünya'da oldukça iz bırakan bir müzisyen..Psychedelic ve experimental müziğin üst noktalarına ulaşmayı başarmış;bazen tek kişi albüm çıkarmış..Zaman zaman da gruplarıyla ve yaptığı müzikle bir çok Dünyaca ünlü gruba esin kaynağı olmuş çok önemli bir müzisyen bence..

     Grails'den tutun,Moon Duo'ya kadar stoner,psychedelic müziğin bir çok önemli ismi çok uzaklarda olmalarına rağmen;Erkin Koray'a saygılarını bir şekilde belli ederler..Noise,drone sanatçılarından tutun bir çok grup bu adamdan etkilendi..Türkiye'de henüz değeri anlaşılmamış olabilir...Bu ülkede zaten bir sanatçı ancak ölünce değeri anlaşılıyor değil mi?Erkin Koray büyük bir müzisyen..Gelin,biz biraz çok da geçmişe gitmeden bir parçayı dinleyelim..Akrebin Gözleri 

http://www.myspace.com/erkinbaba





       Progressive,avantgarde metal severlerin oldukça hoşuna gidecek bir haber vermek istiyorum..Shaolin Death Squad 2010 yılında yeni bir albüm yayınladı..Albümün ismi: Five Deadly Venoms..Başarılı bir olduğunu söyleyebilirim..Myspace üzerinden parçalara göz atabilirsiniz..

http://www.myspace.com/shaolindeathsquad